31 Ekim 2015

KEDİDİR O KEDİ!



1 BEN 1 KEDİ 50 İĞNE!

İnsanların karakterlerini çocukluk yıllarında başlarında gelen olayların şekillendirdiğinden bahseder psikologlar. Tam olarak doğru mu? değil mi? bilmiyorum ama ilk ve garip deneyimlerimden oluşan bir anımı sevgili okuyucularımla paylaşıyorum. Buyrun efendim;
4-5 yaşlarındayım. Evet inanması zor ama bir zamanlar o yaşlardayım. Neyse kalp ilacımı almayı unuttuğum günlerden birinde, ne diyordum. Haa! kedi yavrusu seviyoruz dadaşlar diyarı Erzurum ilindeki apartmanımızın önünde.
Anne babası belirsiz tiplerle ilk tanıştığım, sık sık meydana gelen depremlerin etkisi ile altıma yapmışlığımın olduğu dönemler, ayrıca nerdee o eski bayramlar! Ebeveynleri belirsiz o tipe bir şey battı ve kediyi kucaklayıp bizi kovalamaya karar verdi aniden.


Madem bir kovalayan var, biz de kaçan kovalanır deyimini ters-yüz ederek kaçışmaya koyulduk. Çil yavrusu gibi (gerçekten yavruyuz bu arada) kaçışmaya başladık. Ayrılırsak dikkati dağılır diye dağıldık ya da beni tanıdılar siz kaçın diyerek kendimi ateşe attım. Tam emin değilim. Bilin bakalım küçük çöp kime çıktı? Bilemediniz! Bana tabii. Tamir edilmesi imkansız olan kanı bozuk, herkesi bıraktı benim yakamı bırakmadı. Düştü peşime. Manyak çeken bir mıknatıs olmamın başlangıcı da tam bu ana rastlar.


Bağıra bağıra koşar iken bir yokuş fark ettim. Oh be! tamam şimdi kurtuldum diyerek, yokuş aşağı koşturmaya başladım. Hikayemizin kötü başrolü rampanın başında durdu. Neden durdu? Niçin durdu? Kafamda deli sorular. Yırttım galiba (ama neyi bilmeden) diye içimden nara atmam ile, kediyi havaya fırlatması ve benim kediye kafamın üzerinde yerin var demem bir oldu. Malum misafirperverlikte aceleci olmak gerek. Hayatta şansın benden yana olmayacağı, yokuş aşağı havaya fırlatılmış bir kedinin milyonda bilmem kaç ihtimal ile iniş pisti olarak başımı kullanmasından belli olmuştu. İşte ilk estağfirullah diyerek, şans oyunlarına tövbe edişim de tam bu zamanlara denk gelmiştir.
İki korkak bir hamama yakışır misali, kedicik korkuyor ben korkuyorum. Ama ben kediyi tırmalamıyorum. Tam bu esnada kedicik yanağımdan bir dal alıp, beni ümitlendirmek suretiyle duygularımla oynadı. Sonradan vicdan azabı duymuş olmalı ki, ahirete intikal etmeye karar verdi. İşte tam bu evrede, devreye sevgili anneciğim giriyor. Annemin yanacığımdaki tırnak izlerinin ihtiraslı bir kız arkadaş tarafından meydana getirilmediğini fark etmesi pek uzun sürmedi. Hiç uzun sürmedi. Sürmedi işte. Çirkinim evet!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder