26 Eylül 2016

46 YOK OLAN


”46 Yok Olan” dizi filmi insanı çelişkiye düşürüyor. Ben düştüm. Yanıma oturmak isteyen var mı?

Türk olmakla gurur duymamla beraber sanat ve bilim ile ilgili konularda kültürel yapımızın terminatör misali yok ediciliği beni duygudan duyguya sürüklüyor. Yara bere içinde kaldım. Gurur duyuyorum, şanlı bir milletiz. Üzülüyorum, sadece şanlı bir millet olmakla değil, sanata ve sanatçıya verdiğimiz değer ile de gurur duymak istiyorum. Yüce milletim ses verse ben duymaya hazırım. Çok örnek var ama çok canınızı sıkmak istemediğim için bir tane verip, konumuza (46 Yok Olan) döneceğim. Haluk Bilginer’in doğum hanesinde İzmir ili değil de, Al Pacino’nun ki gibi New York şehri yazsaydı sizce ne olurdu? Siz bunu düşünürken ben konumuza dönüyorum ama sizden ricam tutun beni ki vertigom yine azmasın.



”46 Yok Olan” dizi filminin adını andığımız zaman, dil sandığımızdan özgün ve kalite kelimelerinin tozunu alarak görücüye çıkartmalıyız. Özgünlüğü yeni nesil senarist-yazar Ercan Mehmet Erdem’in senaryo zekasından, kalitesi ise rüşdünü çoktan ispat etmiş orta nesil Serdar Akar’ın yönetmeliğinden kaynaklanmaktadır. Behzat Ç.’den pratiği olan bu ikilinin bir araya gelmeleri; hikayesi, kurgusu, feed backleri, görsel efekleri, animasyonları, müzikleri ve jeneriği ile – bu kadar uzun beğeni listesini ben bile tahmin etmiyordum ama birinden birini yazmasam kul hakkına girerdim, idare edin – dizinin adını ingilizceye çevirerek yaban dizi izle com sitelerinden birine koysanız herkesi kekleyebilecek kalitede bir yapıt meydana getirmiş. Getirmiş getirmesine ama bizi kendimize ne getirecek de, içinde aşk ya da muhteşem kelimelerinin olmadığı bir dizi ne zaman hak ettiği ilgiyi görecek?




Dizi ilk saniyesinden itibaren sizi içine alıyor. Dizi müzikleri çok iyi seçilmiş ve her sahneyi temsil ettiğinden kuşku yok. İlk bölümün şaman ayini esnasında ki animasyonlarda hiç sırıtmamış. Sırıtmamış yerine bir çok kelime aklıma geldi ama genelde diğer dizilerdeki animasyonlar sırıttığından ve sahneye cuk oturmadığından aklıma gelen kelimeleri geldikleri yere gönderip o ifadeyi tercih ettim. Gönderme yapmak benim de hakkım.



Tam bu esnada Erdal Beşikçioğlu’na parantez açmak istiyorum ama büyükçe bir tane. Mesela Mehmet Ali Erbil. Hoppala Erdal Beşikçioğlu’ndan, Mehmet Ali Erbil’e nasıl geçtin? diye eleştirip günahımı almayın, pişmanlıklar listenizi kabartmayın. Bırakın cümlemi bitireyim. Zaten odaklanma problemim var. Mehmet Ali Erbil ile ilgili yıllardır (gençlik yıllarındaki filmleri hariç) her filminde bildiğimiz Mehmet Ali Erbil, hayat verdiği karakterde Mehmet Ali Erbil’in kimliği oynadığı karakterin önüne geçiyor diye eleştiriler var. Yoksa bile, benim var. Yakın çevrem bilir. Yani hiç kimse. Bir oyuncunun kendi karakterini silip, hayat verdiği karaktere bürünmesi beyaz perde ve renkli cam için olmazsa olmazdır. Çünkü o iki ekranın karşısına geçen bizler, oyuncunun film ya da dizide hayat verdiği karakteri seyretmek istiyoruz. Yoksa sanatçının evine bir tane kamera koyarız. Onu seyretmek istesek. Gerçi onu da isteyenler vardır aranızda ya neyse. Bu bağlam da oyuncunun işini iyi yapabilme kriteri; kendi kimliği veya daha önce hayat verdiği popüler olmuş karakterinden hiç iz barındırmadan, oyunculuğunu icra edebilmesidir. Bu kısa açıklamadan sonra Erdal Beşikçioğlu’nun parantezine gelecek olursak, ”46 Yok Olan” dizi filminde Erdal Beşikçioğlu iki farklı hem de çok farklı karakteri aynı anda canlandırıyor. Ve bunu yaparken biz ne Erdal Beşikçioğlu’nu görüyoruz ne de Behzat Ç.’yi. Şapka kanunu uygulanıyor olsaydı, tam çıkarılacak zamandı.



Ercan Mehmet Erdem senaryoyu kaleme alırken bir yelpaze kullanmış. Bülent Ersoy’un tercih ettiklerinden olsa gerek. Çünkü çok geniş bir yelpaze. Hikaye tek düze ilerlemiyor. Konu içinde konu barındırıyor. Bu kolay. Zor olan, onları kurguyu bozmadan birbirine bağlamak. Bağlamış mı peki? Bana sorarsanız gemici düğümü atmış. Bu arada dialoglar çok yaratıcı ve zeka barındırıcılardan seçilmiş. Aksiyon, gerilim ve muzip günlük hayat sahneleri birbirine çok iyi ilmiklenmiş.
Son olarak, 13 bölümün ardından dizinin akıbeti ile ilgili olarak spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Önce sezon finali yaptığı söylendi. Bir kaç ay sonra final yaptığı, sonra da kanalla anlaşıldığı, ondan sonra da televizyondan açıklama gelmediği vs. vs… İyi bir yapıma da şans verelim. İçinde ondan elektrik alamadım, çay içelim, sahte evlilik mi yapsak? aşk mı kiralasak?, bir romandan 3 yıllık dizi nasıl yapılır? Ağam paşam ifadelerinin geçmediği dizi-programlara da bir seferliğine boş vermeyip, şans verelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder